25 Nisan 2014 Cuma

ACI ve GERÇEK

Aylar sonra birşeyler çiziktirmeye kalkıyorum bunun tek sebebide içimde ki acı. İnsanlar acı gerçek derler ya benim gördüğüm ise acı ve gerçek. Acı : Sözlük anlamı olarak “Herhangi bir dış etken dolayısıyla duyulan rahatsızlık” ama hepimizin için acı sözcüğünün en çok hissedildiği zaman bir kayıp yaşadığımızdadır. İşte bende acı bir kayıp yaşadım. Bebeklikten beri beraber olduğum dostum hatta kardeşim diyebileceğim kadar yakın bir arkadaşımı kaybettim. Her kayıp gibi bir kayıp değil bu. Bu bir isyana sebep olacak bir kayıp. Neden sorusunu defalarca kendime soracağım bir kayıp. Çaresizliğin adını koyamayacağım bir kayıp. Seneler süren bir mücadelenin bir yokoluşla sona ermesine sebep olan bir kayıp. Eski acıları tekrar hatırlatan kaybettiğim sevdiklerimi tekrar göremeyecek olduğumu anlatan bir kayıp. 2006 yılının yazı ile başlayan ilk mücadelemi kaybetmiştim. Abim dediğim, gönülden sevdiğim, hergün düşündüğüm bir kişiyi kaybetmiştim 2008 kışında. Asla kabullenemedim onun olmayışını, elimden kayıp gidişini, çaresizliğimi. Herşeye itiraz ettim, içime kapandım. Zaten hayatı sorgulayan bir adam olarak sorgularım daha da arttı. Giderek marjinal fikirleri olan bir adama dönüştüm. Neden o diye düşünmedim hiç, ama asıl onun artık hayatımda bir daha olmayacak olmasını sorguladım hep. Sonra zaman unutturur derler ya acıyı. Zaman acıyı unutturmadı, sadece onunla beraber nasıl yaşayacağımı öğretti bana. Tam artık kafamda çözüyorum bunları derken ikinci darbe geldi. Bu dahada yıkıcı bir darbe idi. Hayatımın her mutlu, mutsuz,zor,kolay,iyi,kötü günümde beraber olduğum bir kişi daha aynı illete yakalandı. Yine aynı mücadele, yine aynı çaresizlik, yine aynı hüzün ve maalesef yine aynı son. Sevdiklerimi toprağın altına koyup bedenlerinin yok olacağını düşünmek bile beni yok ediyor kafa olarak. Gerçek : sözlük anlamı olarak “varlığı yadsınmayan”. Gerçek ne? Bu hayatı neden yaşıyoruz? Mutlu olmak ne demektir? Kim mutlu olur? Nasıl Mutlu olunur? Bir kayıp yaşayınca acı ile beraber gerçeklerde önüme çıkıyor. Ben bu dünyayı tanımlamakta zorluk çekiyorum. Kayıpla beraber hepimiz kendimizi ve hayatımızı sorguluyoruz. Bense bu aşamaya çok zor geçiyorum. Artık bizi terkeden bu bedenler hayatımızda fiziksel yoklukların bir simgesi adeta. Diğer dünya var ise orada olacaklar. Var ise tekrar görüşeceğiz. Var ise eğer onlara yaptıklarımız için özür dileme şansımız olacak. Var ise eğer tekrar onlara sarılabileceğiz. Bugün onlara tekrar sarılmak için feda etmeyeceğim fiziksel hiç bir şey yok. Son bir kere seni seviyorum diyebilmek için yapmayacağım bir şey yok. Ama gerçek dediğim burada ortaya çıkıyor işte. Var olup olmadığını bilmediğim bir diğer dünyada onlarla buluşabilmek bir gerçeklik değil ve bunu bu dünyadaki hayatımda bilmeyeceğim. Çok seneler evvel okuduğum bir kitapta Lee Iaccocca “ sevdiklerimi bir daha göremeyecek olduğum düşüncesi beni bir diğer dünya olduğuna inandırıyor” diye yazmıştı. Bende buna inanmak istiyorum. Günler oldu sadece, dünya dönmeye devam ediyor ve edecekde, ama benim dünyam eksik dönecek. Sevdiklerim yanımda ama hep 2 eksik olacak. Her güzel günümde, her canım sıkıldığında, her tavla oynadığımda, her mangal yaptığımda, her denize çıktığımda kalbim eksikleri arayacak ve bu eksikler hiç tamamlanmayacak. Etrafım güler eğlenirken ben içime ağlayacağım. Hayatın döngüsü bu diyor herkes, evet hayatın döngüsünü siz kolay kabul edebilirsiniz ama ben ISYANKAR ım. Böyle geldim böyle gideceğim, beni değiştireceğini düşünenlere sadece gülüyorum. Hayat devam eder diyorum gerçek tarafımla, ama eksik olarak diyorum acıyan tarafımla. ACI ve GERÇEK işte böyle benim hayatımda. Her eksilen ile hayat bir daha asla aynı olmuyor ama dünya dönüyor. Geceler yine karanlık sabahlar yine aydınlık oluyor. Ve her acı insanın kalbini biraz daha nasırlaştırıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder