11 Mayıs 2010 Salı

ANNELER GÜNÜ

(alt başlık : ANNEM VE EŞİM)

09/05/2010 günü Tunayla beraber günler evvel planladığımız program saat gibi işledi ve harika bir gün geçirdik.

Bundan yaklaşık 2 hafta evvel Tuna ile konuşurken artık bir anneler günüde her ikimizin birden annelerinin olacağı bir organizasyon yapalım diye düşündük. Her sene bir anne ile geçirilen anneler günleri diğer kişiyi mutsuz ediyordu çünkü.Ve sonunda Bahçeköy Event Garden da bir mangal partisinde karar kıldık. En küçüğünün 3 aylık en büyüğünün 96 yaşında olduğunu söylersem herhalde anlarsınız nasıl bir yelpaze olduğunu.

Adım atar atmaz iki çocuğun bize verdiği yazılar ile hepimiz çok duygulandık aslında. Sadece anneler günü olduğu için dağıtılan yazıları çocukların elinden almak anne olmayanları bile duygulandırmıştı.

Daha sonra çocuklar çayır çimene, orta yaşlılar gölge altına gençler ise güneş altında muhabbetlerine devam etti. Bendeniz de 16 büyük 5 küçüğü doyurmak üzere mangalın başına geçtim.

Harika bir yemek buz gibi biralar ardından çaylar, tatlılar derken gün sona erdi. Benim için ise günün anlamını gösteren en önemli şey babamın söylediği bir cümle idi “ 96 yaşındaki babaannene hayatından bir gün hediye ettin tebrik ederim seni”. Bu zaten yeterli idi. Herkes mutlu herkes mesut ayrıldı ortamdan. Böylece benim için çok keyfili bir annelere günü yaşanmış oldu. Herkesin mutlu ayrıldığını görmek beni mutlu etmeye yetmişti.

Takip edenler hatırlayacaktır bir kaç hafta evvel Babam ve Oğlum diye bir yazı yazmıştım. O yazıyı yazarken hayatımın diğer en önemli iki kişisini daha sonraya sakladım. Babamla ve oğlumla ilgili yazarken hep aklım annem ve eşimde idi. Ve nihayet kendime yazmak için boş bir vakit ayırabildim. Ve dünkü anneler günü de bunu yazmamı çok daha kolaylaştırdı.

Genelde tüm erkeklerin babaları ile arasının iyi olduğu ve babalarına bakışlarının farklı olduğu bilinir. Ben bunun kendi açımdan pek de doğru olmadığını düşünüyorum. Anneler oğullar için farklı bir yerdedir. Benim annem korumam gereken en değerli varlığımdı yıllar boyunca. Onu kimseye değişmeyeceğimi, onu kimsenin üzmesine müsade etmeyeceğimi bilirdim. Gerçekten de annem ile çok farklı bir ilişkim oldu her zaman. Babamla olan arkadaşlık ilişkimin çok daha gelişmiş bir şekli idi annemle olan ilişkim. Her zaman duygularımı çok rahat paylaşırdım. 20 li yaşlarımda delikanlılığın doruklarında iken bile babamın hafta arası toplantılarında asla annemi yalnız bırakmazdım. Annem de bana her zaman şefkatle yaklaşır, hiç bir zaman aramıza mesafe koymazdı. Arkadaşlarının onu ne kadar eleştirdiğini bilirdim ve çok sinirlenirdim. Yaşıma bakmadan beni dinler, hatta dediklerimi uygulardı bile bazen.

Sonra yaş ilerledi ve artık evlilik zamanı geldi. Benim gibi evine çok bağlı bir adam için bu değişiklik zor gözüküyordu, fakat artık evli bir erkek olarak yeni bir sorumluluk almıştım. Eşim ise tam olarak annemin kopyası idi. Ama inanın bana evlenmeden evvel bunun hiç farkında değildim. Bir yastıkta bir evde bir masa da bir odada yaşayınca fark ettim. Zamanla eşimin yeri çok değerlenmeye başladı ve korumam gereken herşeyin önüne geçti. Eşim artık benim en değerli varlığım olmuştu.

Sert mizacım olduğu için belki ona hisstirmekte zorlanıyordum ama, onun bana ne kadar şefkatle davrandığını ve sevgiyle bağlandığını görüyordum. Artık en iyi arkadaşım olmuştu.

İnsanlar evlenince çok şikayet ederler özgürlüğüm kısıtlandı diye. Bense her dakikamı onunla geçirmekten her zaman çok mutlu oldum. En güzel vakitlerimi geçirmek istediğim kişi oldu hep. Ve artık geriye baktığım zaman annemin yeri tamamen değişmeye başlamıştı. Annem anne olarak kalırken , eşim en iyi dostum olmuş ve duyguların paylaşıldığı kişi rollerini üstlenmişti. Sanırım her ikisi de yeni rollerinden memnunlar.

Ve şimdi eşime baktığım zaman , onun gerçekten benim EŞim olduğunu görebiliyorum. Anneler oğullarını kime emanet ettiklerine çok önem verirler biliyorum. Ama benim annem her gece yatağına yattığında eminim ki benim adıma çok mutlu oluyor. Çünkü onun emanetine en az onun kadar iyi bakan birisi var.

Ve artık eşim de anne oldu. Şimdi oğluna bakışlarını, oğluna konuşmalarını görüyorum. Annelik farklı bir şey deyip geçiyorum. Hiçbir baba bir anneyi anlayamaz bence. Onların arasındaki ilişiki o kadar farklıdır ki ancak yaşayanlar bilir. Babalar olarak biz sadece anne sahibi olmayı anlayabiliriz, oysa asıl maharet ANNE olabilmektedir. Bunu da sevgili annemden öğrendiğim bir laf ile süsleyeceğim “ Bir anne yılan doğurmuş, yine de bağrına basmış evladım diye”.

Alışıla gelmiş olarak yazımı bir alıntı ile sonlandırmak istiyorum,

Victor Hugo : “Kadınlar zayıftır, ama analar kuvvetlidir.”

Çin Atasözü : “Bütün dünya üzerinde tek bir güzel çocuk vardır. Bütün anneler de ona sahiptir”

1 yorum:

  1. evet bende bu yazıyı bekliyordum senden!Piknik güzeldi, kalabalık aile olmakta.Babaanneyle geçirilen gün ise bedeli ödenmezdi gerçekten.
    Anne ve eş konusunda en derinini yazdığın için tebrikler.Bakış dediğin şey doğduğu anda oluşur ve anne oğluna nasıl bakarsa oğlu da ona öyle bakar.Aynı anda anne babayada öyle bir bakar ki o çocuğu annenin gözlerinde görebilir baba ve gurur duyar yarattığından.Sonra o oğlan eşine aynı bakacaktır, eşide ona oğlu da ona....Bakışı devam ettirdiğiniz için tebrikler.Bir sonraki yazımıda özetledim sayılır...

    YanıtlaSil